16 Şubat 2015 01:00

'Cinayeti siyasallaştırmayın' saçmalığı

'Cinayeti siyasallaştırmayın' saçmalığı

Fotoğraf: Envato

Paylaş

Egemen politikaların cesaretlendirdiği her cinayet sonrası alışageldiğimiz o çirkin nakarat, Özgecan Aslan’ın hunharca katledilmesinin ardından da kulaklarımızı tırmalıyor. Cinayetin üzerinden geçen 48 saat içinde hükümetin ağzını bıçak açmazken, yandaş korosu var gücüyle o nakaratı tekrarlamaya başladı: “Acılarımızı siyaset malzemesi yapmayın”, “Cinayeti siyasete alet etmeyin.”
Her iş cinayetinden, kadın katliamından ya da çocuklarımızın hedef gözetilerek öldürülmesinden sonra olduğu gibi Özgecan Aslan’ın katledilmesini de “münferit” kabul etmemiz isteniyor. Böylece ölümlerle halkın ölümü pahasına sürdürülen politikalar arasındaki bağın gizlenmesi amaçlanıyor.
Eşitsizliği, ayrımcılığı, cinsiyetçiliği resmi ideoloji haline getiren bir sistemin sözcüleri; tüm bu cinayetlere aslında siyasi tercihlerin yol vermiş olduğunu gizleyebilmek için bir kez daha “siyasallaştırmayın” diye bağırıyorlar.
“Siz siyasallaştırmayın ki; bizim siyasetimiz deşifre olmasın” diyorlar aslında.    
Soma’yı, Ermenek’i AKP iktidarının sadakatle bağlı kaldığı sermaye politikalarından, patronun rekabet gücüne halel gelmesin diye alınmayan güvenlik önlemlerinden ayrı düşünelim, kadın cinayetlerini ise bu politikalardan beslenen ayrımcılık ve cinsiyetçiliğin dışında tutalım istiyorlar.
Zaten oldukça sınırlı olan tecavüz yaptırımlarının ileri yargıçlar tarafından uygulanmaması ile siyasal iktidarın kadın kimliğine pervasızca saldırması arasında hiçbir ilişki yokmuş gibi davranalım istiyorlar. Cezasız kalan her bir tecavüzün yenilerini teşvik ettiğini görmememizi bekleyecek kadar aklımızla alay ediyorlar.
Çalışan kadınların fuhuşa zemin hazırladığını, 6 yaşındaki çocuklarla evlenilebileceğini, anne dizinin bile tahrik edici olduğunu söyleyenlerin belli bir toplumsal statüye sahip olduğu Yeni Türkiye ile kadının kahkahasına bile tahammül edemeyen bir siyasal iktidar arasında bağ kurmayalım istiyorlar. 20 yaşında bir kadının sokakta uğradığı vahşeti, kadının sokağa çıkma koşullarının devlet televizyonunda tartışma konusu edildiği bir siyasal rejimin dışında değerlendirmemizi bekliyorlar.
Tüm bu siyasi karartma ve dayatmalar karşısında tutum aldığımızda bizi “ideolojik” davranmakla suçlayanlar, tecavüzden çıkartılması gereken “faydalı” sonucun  ise haremlik- selamlık ulaşım olduğunu ilan ediyorlar. Siyasal olmaktan ne kadar uzak bir talep değil mi(!)
Toplumsal muhalefeti her defasında polis şiddetiyle durdurup, halka saldırdığı için polise ikramiye dağıtıyorlar. Ancak polis kurşunuyla öldürülen çocukları da vaka-i adiyeden bir “kişisel kusur” olarak algılamamızı istiyorlar.
Tüm bu cinayetlerle egemen politikalar arasındaki bağı haykırdığımızda ise bizi ölümleri siyaset “malzemesi” yapmakla suçluyorlar. Oysa egemen politikaların cesaretlendirdiği tüm cinayetler siyasetin konusudur. Ve ancak münferitleştirmeye çalışıldığı ölçüde “malzeme” haline gelir.
Özgecan Aslan’ın hunharca katledilmesi karşısında Türkiye bir kez daha kutuplaşmıştır. Ancak bu, sanılanın aksine, hiçbir derin analize ihtiyacı olmayan kutuplaşmadır: Bir yanda tecavüz karşısında erkekliğinden utananlar, diğer yanda bunu bile normalleştirmeye çalışanlar.

YAZARIN DİĞER YAZILARI
Sefer Selvi Karikatürleri
Evrensel Gazetesi Birinci Sayfa